
'Eğer bir yazar, toplumunun kanunlarının ya da
inançlarının artık geçerli olmadığı sonucuna ulaşmışsa konuşmak onun görevidir'
Necip Mahfuz'un
Nobel Edebiyat Ödülü'nü almasından hemen sonra Paris Review'da yayımlanan
röportajdan bir bölüm...
Yazar olmanıza
neden olan nedir?
El-Manfalouti,
Taha Hussein ve El-Aqqad gibi çağdaş yazarlardan etkilenerek okuldayken yazmaya
başladım. Bana yazma tutkusunu aşıladılar, öyle ki ikinci sınıfın sonunda fen
bölümünden edebiyat bölümüne geçtim.
Yazmaya ne zaman
başladınız?
1929'da. Bütün
hikâyelerim reddedildi. Salama Musa -Majalla'nın editörü- bana şöyle derdi:
"Sende büyük potansiyel var ama henüz orada değilsin." 1939'un Eylül
ayında, tarihi hatırlıyorum çünkü İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcıydı, Hitler
Polonya'ya saldırıyordu, öykülerimden 'Abath al-Aqdar', Majalla'nın bana
yaptığı bir sürpriz olarak yayımlandı. Hayatımın en önemli olaylarından
biriydi.
Bu olaydan sonra
yazılarınızın yayımlanması daha kolay oldu mu?
Hayır... Gerçi ilk
öykünün yayımlanmasının ardından, yazar bir arkadaşım ağabeyinin sahibi olduğu
yayın şirketinden bahsetti. Orta karar başarısı olan bir yayın komitesi kurmuşlardı,
onlara katıldım. 1943 yılında düzenli olarak çeşitli eserleri yayımlamaya
başladık. Her yıl benim öykülerimden birini de yayımlıyorduk.
Ama geçiminizi
hiçbir zaman yazmaya dayandırmadınız?
Hayır. Her zaman
memurdum. Tam tersine, edebiyata para harcadım. Uzun süre yazdıklarımdan para
kazanmadım. Yaklaşık seksen hikâyemi bedavaya yayımlattım. Hatta kurduğumuz
yayın komitesine yardımı olsun diye ilk romanlarım için bile para almadım.
Yazdıklarınızdan
ne zaman para kazanmaya başladınız?
Kısa öykülerim
İngilizce, Fransızca ve Almancaya çevrildiğinde. Özellikle 'Zabalavi' büyük
başarı elde etti ve bana diğer bütün hikâyelerimden daha fazla para kazandırdı.
Başka bir dile çevrilen ilk romanım Midak Sokağı'ydı. Yayıncı bizi dolandırdığı
için ne ben ne de çevirmen paramızı aldık.
Genç Mısırlı
yazarlarla temasınız var mı?
Her cuma akşamı
Casino Kasr el-Nil'de genç yazarların davetli oldukları toplantılara
katılıyorum. Şairler, yazarlar, edebiyatla ilgilenenler... 1971'de hükümet için
çalışmayı bıraktığımdan beri arkadaşlarım için daha fazla zamanım var.
1952'yi getiren
politik sürecin hayatınızda ne gibi etkileri oldu?
1919 devrimi
olduğunda yedi yaşındaydım. Etkilenmiştim, amaçları beni büyülemişti. Tanıdığım
herkes Wafd partisi üyesiydi, özgürlük adına kolonileşmeden kurtulmayı
savunuyordu. Sonraları politikada daha aktif bir rol oynamaya başladım, Zaghlul
Paşha Saad'ın açık bir takipçisi oldum. Ama hiçbir zaman politik bir partinin
üyesi olmadım ya da resmi bir komitenin parçası haline gelmedim. Wafd taraftarı
olmama karşın parti üyesi olmayı hiç düşünmedim çünkü bir yazar olarak bir
parti üyesinin asla sahip olamayacağı mutlak özgürlüğe sahip olmayı istiyordum.
Ya 1952?
Devrim nedeniyle
mutluydum. Ne yazık ki demokrasi konusunda fazla bir yararı olmadı.
Nasır döneminden
bu yana demokrasi yönünde ilerleme olduğuna inanıyor musunuz?
Evet, elbette, bu
konu şüphe götürmez. Nasır zamanında insan duvarlardan bile korkardı. Herkes
korkuyordu. Kahvelerde, konuşmaya korkarak otururduk. Evde oturduğumuzda da
konuşmaya korkardık. Çocuklarımla devrimden önceki olaylar hakkında konuşmaya
korkardım -okula gidip yanlış anlaşılabilecek bir şey söylemelerini istemezdim.
Sedat dönemi bize kendimizi biraz daha güvende hissettirdi. Hüsnü Mübarek?
Anayasa demokratik olmasa da kendisi demokratikti. Artık düşüncelerimizi dile
getirebiliyoruz. Basın özgür. Evde oturup İngiltere'deymiş gibi yüksek sesle
konuşabiliriz. Ama anayasanın elden geçirilmeye ihtiyacı var.
Sizce Mısır halkı
demokrasiye hazır mı? Nasıl işlediğini anlıyorlar mı?
Bugün Mısır'da
insanlar nasıl yiyecek ekmek bulacaklarını düşünüyorlar. Sadece eğitimli
olanlar demokrasinin nasıl işlediğini anlıyor. Ailesi olanların bu konuyu
tartışmaya ayıracak boş tek bir dakikaları yok, çocuklarına bakabilmek için
çalışmak zorundalar.
Bir yazar mutlak
özgürlüğe mi sahip olmalı?
Size tam olarak ne
düşündüğümü söyleyeyim: Her toplumun korumaya çalıştığı gelenekleri, kanunları
ve dini inançları vardır. Zaman zaman değişim isteyen bireyler ortaya çıkar.
Toplumun kendini savunmaya hakkı olduğuna inandığım kadar bireyin de karşı
çıkmaya hakkı olduğuna inanıyorum. Eğer
bir yazar, toplumunun kanunlarının ya da inançlarının artık geçerli olmadığı
sonucuna ulaşmışsa konuşmak onun görevidir. Ama bu açıksözlülüğün bedelini
ödemeye de hazır olmalıdır. Eğer
bedeli ödemek istemiyorsa sessiz kalmayı tercih edebilir. Tarih, düşüncelerini
açıkladıkları için hapse giren ya da yakılan insanlarla dolu. Ben her iki
tarafı da savunuyorum, ifade özgürlüğünü de, toplumun kendini savunma hakkını
da. İşlerin doğal akışı budur.
Nobel Edebiyat
Ödülü'nü kazandığınızı öğrendiğinizde ne hissettiniz?
Şaşkınlıkla karışmış
bir mutluluk hissettim. Ödülü kazanmayı kesinlikle beklemiyordum. Benim
zamanımda Anatole France, Bernard Shaw, Ernest Hemingway ve William Faulkner
gibi büyük kalibreli yazarlar bu ödüle aday gösterilirlerdi. Jean-Paul Sartre
ve Albert Camus gibi isimler.. Bir gün bir arap yazarın da bu ödülü
kazanabileceğinin söylendiğini duyardım ama olacağından şüpheliydim.
Ama Arap yazar
Abbas Mahmoud El-Aqqad sizin kazanmanızdan yirmi yıl önce sizi bu ödüle aday
göstermemiş miydi? Televizyonda bir röportajda sizin Nobel'i hak ettiğinize
inandığını söylemişti.
El-Aqqad her zaman
cesur düşünceleri olan bir adam olmuştur.
Nobel'i kazanmak
yaşantınızı ve üzerindeki çalıştığınız eserleri etkiledi mi?
Yazmaya devam
etmem için beni cesaretlendirdi. Ne yazık ki hayatımın oldukça geç bir
döneminde ödülü kazandım. Kişisel yaşantımdaysa Nobel'i kazanmak alışkın
olmadığım ve tercih etmeyeceğim bir hayat tarzını bana dayattı. Birçok
röportajı ve toplantıyı kabul
etmek zorunda kaldım oysa huzur içinde çalışmayı sürdürmeyi tercih ederdim.
Nobel'i
kazandığınızdan bu yana hayatınızda olan en önemli olay ne?
1994'te yediğim
dayak. (Bir gencin boğazına bıçak dayayarak Mahfuz'un hayatına kastettiği olay.
Bu cinayet teşebbüsünden sonra yazarın sağ eli uzun süre felçli kalmıştı.)
Olayın korkunçluğunu bir tarafa bırakırsak insanların ilgileri ve
desteklerinden çok etkilenmiştim.
Yapıtlarınızın
Arap edebiyatına etkisi nasıl oldu?
Bu soruya ancak
eleştirmenler yanıt verebilir. Benim eserlerimin Arap edebiyatını etkileyip
etkilemediğini tartışmak onların işi. Ama Nobel Ödülü'nü kazanmamın diğer bir
etkisi de daha fazla Arap eserinin dünya dillerine çevrilmesi oldu. Bunu
özellikle Mısır'da ziyaretime gelen Ruslar'dan ve Frankfurt Kitap Fuarı'na
çağırmak için gelen Almanlar'dan duydum.
http://dipnotkitap.net/ROMAN/Necib_Mahfuz.htm