Tuesday, April 15, 2014

Aşk İçin (A Service of Love )


O'Henry
Birisi, birisinin sanatını severse, o kişi için hiçbir görev zor değildir.
Varsayımımız bu, bu hikaye buna dayanarak bir sonuç çıkartacak ve aynı zamanda yukarıdaki sözün doğru olmadığını gösterecek. Bu mantık için yeni bir şey olacak, ama hikayecilkte Çin Seddi kadar eskidir.

Resim sanatında çok iyi olan Joe Larrabee, Middle West'ten geldi, altı yaşındayken kasabadaki su tulumbasının resmini yapmıştı, resmi çerçeveleyip, kurutulmuş mısır koçanlarının yanındaki duvara asmışlardı, yirmisine gelince cebinde biraz parayla New York'a geldi.

Delia Caruters ise, Güney'deki çam ağaçlarıyla dolu bir kasabada, altı oktavlık sesiyle, o kadar ümit veriyordu ki, akrabaları onun artık Kuzey'e gidip, işi bitirmesini istediler..

Joe ve Delia, bir grup güzel sanatlar öğrencisinin, Wagner, müzik, Rembrant'ın tabloları, duvar kağıtları, Chopin hakkında tartıştıkları bir atölyede tanıştılar.

Joe ve Delia birbirlerine aşık oldular ve kısa süre içinde evlendiler, çünkü birisi, birisinin sanatını severse, hiçbir şey zor gelmez.

Bay ve Bayan Larrabee mutluydular, sanata ve birbirlerine sahiptiler, Joe yüksek ücretle resim dersleri veriyordu, ünlüydü, Delia da bay Rosenstock'tan şan dersleri alıyordu, kadın, piyanonun tuşlarını bastıran sesiyle ün yapmıştı...ben bu zengin genç adama, her şeyi satıp, fakir kapıcıya vermesi ve sadece Delia'sı ve sanatıyla yaşama imtiyazına kavuşmasını tavsiye ederdim...

İkisi de paraları varken çok mutluydular, hedefleri açık ve kesindi, Joe, fakat zamanla sanatlarında bir düşüş başladı ki, bazen olur...artık öğrencilerden fazla para gelmiyordu ve şan hocasının ücretini ödemeye para kafi gelmiyordu...birisi birisinin sanatını severse, ona hiçbir hizmet zor gelmez, Delia da kendisine yeni öğrenciler bulmaya çalıştı..ve bir akşam neşeli neşeli eve geldi:

- Joe hayatım, harika bir öğrenci buldum, bir generalin kızı! 71.Caddede oturuyor, harika bir ev, kapısını görmelisin, Bizans sanatından esinlenerek yapılmış, hele evin içi..daha önce hiç bu kadar güzelini görmemiştim..

- Öğrencim, albayın kızı Clementina..şimdiden çok sevdim, çok tatlı bir kız, hep beyaz giyiniyor, henüz 18 yaşında ama çok terbiyeli, haftada 3 gün ders vereceğim
saate 5 Dolar! ama olsun, birkaç öğrenci daha olunca, şan derslerine tekrar başlayabilirim, çatma kaşlarını bir tanem hadi akşam yemeği yiyelim..

Joe, fasulye konservesini açarken,

- Senin için çok iyi Dela, peki ya ben? Ben ne yapacağım? Gazete satıp eve birkaç dolar mı getireceğim?

Delia kocasının boynuna sarıldı

- Joe hayatım ne aptalsın, sen resim yapmaya devam edeceksin, ben müziği bıraktım sayılmaz, öğretirken bir yandan da öğreniyorum, haftada 15 dolarla krallar gibi yaşarız...

- Pekala, ama senin ders vermenden hoşlanmıyorum, bu sanat değil..

Delia, 'Birisi, birisinin sanatına değer veriyorsa, onun için her türlü görevi yapabilir, zor olmaz.' dedi..

- Parkta yaptığım eskizdeki gökyüzünü Magister çok beğendi, Bay Tinkle da bir, iki tanesini vitrininde sergileyeceğine söz verdi..umarım bol paralı bir salak görür..

Ertesi hafta karı, koca her gün erkenden kalktılar, Joe, sabah manzarası çizmek için parka gitti, Delia, ona kahvaltı için sandviçler yapıp, paketledi ve saat 7'de öperek uğurladı, ve kocası yine akşam 7'de ancak eve döndü...

Haftanın sonunda, Delia sevinçle ve gururla 15 doları masanın üzerine koydu..

Bazen Clementina beni yoruyor, sanırım yeterince çalışmıyor, aynı şeyleri tekrarlamak zorunda kalıyorum, her zaman bembeyaz giyiniyor, çok monoton ama Albay Pinkney, çok iyi bir adam, keşke onu tanısaydın Joe, bazen Clementia'yla piyanodayken yanımıza geliyor, biliyor musun, eşi yok, dul...çenesindeki beyaz keçi sakalıyla ayakta durup, derslerin nasıl gittiğini soruyor..

- Keşke çalışma odasındaki lambri kamplamaları görseydin Joe, hele astragan halılar..Clementina'ya gittikçe daha çok ısınıyorum, çok kibar, çok görgülü, General'in erkek kardeşi vaktiyle Bolivya'da bakanmış...

Sonra, Joe bir kont havasıyla, kendi kazandığı paraları Delia'nın paralarının yanına koydu,

- Dikili taş suluboya resmini sattım da..

- Şaka mı bu?

- Keşke görseydin Dela, şişman bir adamdı, resmi Tinkle'in vitrininde görmüş, ve önce yeldeğirmeni olduğunu sanmış, üstelik bana yağlıboya bir tablo siparişi verdi,

- Çok sevindim hayatım, başarıya ulaşacaksın, 33 dolar!Daha önce hiç bu kadar çok paramız olmamıştı...artık bu akşam istiridye yeriz!..

- Ve yanında şampanya,

Ertesi akşam, Cumartesi günü, önce Joe eve geldi, masanın üzerine 18 dolar bıraktı ve ellerindeki siyah boyaları yıkadı...

Yarım saat sonra da Delia geldi, sağ eli sargılarla sarılmış vaziyette...

Joe, ' Bu nasıl oldu?' diye sordu.

- Clementina, dersten sonra ille sütlü eritme peynirli ekmek istedi, çok tuhaf bir kız, öğleden sonra saat 5'de ille canı çekti, general de oradaydı, sanki evde uşak yokmuş gibi tavayı ararken görecektin, biliyorum sağlığı pek iyi değil, çok sinirli, servis yaparken kaynar sütü koluma döktü, korkunç canım yandı, kız çok üzüldü, ama general neredeyse çıldırdı, hemen yukarı koştu, birini eczaneden yanık merhemi, sargı bezi aldırmaya gönderdi, artık o kadar acımıyor.

Joe, sargıların altından gözüken beyaz lekeleri işaret ederek bu ne dedi?

- Üzerine merhem sürdük, Joe yeni bir çizim mi sattın? Masanın üzerindeki parayı görmüştü...

- Yine geçenki adam satın aldı, üstelik peşin para da verdi, benden bir ihtimal park resmi ve Hudson nehri manzarası da isteyecek, elini saat kaçta haşladın Dela?

- Galiba saat 5' di...ütü...yani sıcak süt diyecektim..generali görmeliydin Joe..

Joe, 'Otur şöyle Dela.' dedi. Ve kendisi de kanepeye kızın yanına oturdu, kolunu kızın omuzuna koydu ve sordu:

- Son iki haftadır ne yapıyorsun Dela?

Kız birkaç saniye aşk dolu, inatçı gözlerle baktı ve generalle ilgili birkaç şey mırıldandı ama sonunda gözyaşları içinde gerçeği anlattı:

- Hiç öğrenci bulamadım. diye itiraf etti. O yüzden generalin kızı yalanını uydurdum, çünkü senin resim derslerinden mahrum kalmana dayanamadım, 24. Caddedeki çamaşırhanede ütücü olarak iş buldum, bu öğleden sonra, kızın biri kızgın ütüyü koluma değdirdi, kızmadın değil mi Joe? Kızdın mı?
Hem eğer bu işi bulmasaydım, sen de o adama resim satamazdın...

- Resmi o adam almadı.

- Önemli değil kim aldıysa, aldı...ne kadar akıllısın Joe, Clementina'ya dersleri vermediğimi nasıl anladın?

- Bu geceye kadar anlamamıştım, sadece bugün elini yakan bir kız için sargı bezi ve yanık merhemi istedikler ve ben de üst kata gönderdim, son iki haftadan beri çamaşırhanenin alt katındaki bölümde çalışıyordum.

- O zaman resim satmadın...

- İkimiz de bunları sanat aşkı için uydurduk, ister resim, ister olsun...

Sonra her ikisi de gülmeye başladılar..

- Bir insan, diğerinin sanatını severse, hiçbir görev ona güç gelmez...