Can sıkıntısını gidermek için gidilen bir filmdi sadece . İçeri girmeyi
beklerken peçetelerinizi almadan girmeyin filme demişti hiç tanımadığım
bir ses dinlemiş olsaydık keşke
Ada ile Alper’in yaşadıklarına ağladık bir çoğumuz. Alper’in gidişine
aşkın bitişine ağladık.
Alper niye gitti dersiniz adadan önceki hayatına geri dönmek için mi?
Bu muydu onu Ada’dan ayıran buna mı özlem duymuştu.
Oysa iyi gitmiyor muydu her şey. Mutlu değiller miydi ? Her şey
güzeldi.
Alper’in hayatını ipotek altına almak gibi bir niyeti yoktu Ada’nın.
Evlilik odaklı da değildi. Sadece mutluydu onun yanında. Zaten başka bir
şeyde istemiyordu. Yanında huzurlu olmak her şeye bedeldi. Çünkü huzuru
bulana kadar çok canı yanmış çok huzursuz olmuştu. Bu sondu onun için,
aradığı adamdı o . Gideceğini bile bile her gün hiç gitmeyecek gibi
baktı Alper’e. Biliyordu gideceğini madem niye ağladı ki ayrılmak
istiyorum dediğinde…
Neden koşmuştu peki o kadar peşinden olmayacağını biliyordu madem
yapamayacağını bilerek niye o neden…
Hak edilmemişti . sevinmeli miydi üzülmelimiydi? İyi bir şey miydi bu?
İyi bir insandı evet ama iyi insan olarak atfedilmek istemiyordu ki.
İşte bu sefer aradığımı buldum dediği adamın gitmemesiydi istediği.
Gitti Alper. Ardında ne kadar üzdüğünü hiç düşünmediği bir insan
bırakarak. Zor toparlandı Ada ama bu ilk yenilişi değildi ki . Daha
öncekiler de nasıl ayağa kaklıysa bunda da öyle olacaktı. Ondan kopmayı
hiç istemedi. Annesi aralarındaki tek bağdı artık. Alper hiç bilmedi
bunu. Ona hissettirmeden bir çok şey yaptı belki. Hep bildi iyi
olduğunu. O kadar büyüktü ki içinde, bu bile yetti ona. Görmesine bile
gerek yoktu. Yine de denedi hayata tutunmayı yaptığı hiçbir kek
Alper’inki kadar lezzetli olmasa denemişti ve denemeye de devam edecekti
evinde eşi ve kızıyla.
Alper gitti nereye gideceğini hiç bilmiyordu ki… Adayla tanıştığında da
bilemedi bunu. Akşam eve davet edip geceyi birlikte geçirecekler ve
bitecekti bu kadardı işte. Kadındı ve sırdandı Ada. Kadın demek
gündelik bir ilişki demekti. Her zaman baskın olan o olmalıydı hayatta.
İşinde patron , ilişkisindeki söz sahibi, ailenin biricik imrenilen
oğlu…
Ada ona kendisiyle birlikte bir çok şeyi görmeyi öğrettiğinde ilk kez
seni seviyorum demişti birine. İlk defa birisi yüzünün hikayesini
anlattı Alper e. Kendisi bile fark etmemişti bunları. Ada değer
veriyordu ona. Onunla tanıştığından beri hep bir bayram sabahı gibi
sevinç vardı her yerde.
Bir gece düzensizlik çağırdı onu birdenbire. Gitti ama geri geldi o
gece. Peki ya sonrası …
Her ikisi de kendine göre haklıydı aslında.
Ada zor sahiplendiği bir adamı hiç çıkaramadı aklından. Gideceğini bile
bile gitmeyeceğine inanmaya çalıştı. Gittiğinde de oyuncak bebeği
elinden alınan çocuklar gibi ağladı. Onundu o bir gün darmadağın olma
ihtimali vardı bebeğinin ama üzerine titriyordu niye dağılacaktı ki .
Ada kendine üzüldü. Bencildi çünkü aşkın ana maddesiydi bencillik .
Alper değildi ki problem. Yine inanıp yine kanmasıydı. Bulduğunu
kaybetmesiydi sorun.
Seni hak etmiyorum. Hiçbir zamanda hak etmedim. Şimdi üzülüyorsun belki
ama bir gün hayatındaki doğru insanı bulduğunda bana teşekkür edeceksin.
İflah olmam ben. Neden arama ama şunu bil sen hayatımdaki en güzel
şeydin ama şimdi gitmeni istiyorum.
Bunlar da Alper’in sözleri. Alper de Ada gibiydi. Derdi Ada değil
kendisiydi. Ya bağlansaydı Adaya o zaman sadece bir kadınla
olabilecekti. Ne kadar sıkıcı bir hayattı bu. Günübirlik olan
ilişkilerde bir sorumluluğu yoktu. Bencilce davrandı Alper tıpkı ada
gibi. Her ikisi de öncelikli olarak kendi mutlulukları için üzüldü.
Gün gelip karşılaştıklarında geçmişe, mutluluklarına ağladılar.
Bizler de günlerce gözyaşı döktük bu filme. Kimimiz kaçırdıklarımıza
ağladık kimimiz kaybettiklerimize…
Can yücele kulak verseydik bu kadar ağlamazdık bekli de.
Bağlanmasaydık bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeseydik.
Demeseydik işte.
Yaşardık çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeseydik mesela. O daha az severse kırılmazdık.
Çok sevmezsek, çok acımazdık.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazdık
Ama ağladık…
PSİKOLOG TUBA GÜNGÖR
|