geçiyor tutanarak
soğuk demirden moru almış
parmaklar
gök delindi
boşluğa düştü gözler
biriciksin
ikirciksin
hala kirlisin dedi
karanlık gezegen
çatladı orta
yerinden buz çağı
fasulye tanesi
düştü ağaçtan
ardından indi
dirildi beşinci
boyutta
elinde anahtar
önünde bulut
kapı unuttu
anahtarı
kurabiyeler
tarçınlandı
ayakkabısı küçüldü
tavşan ihtirası
yıldızlar kuyusu
neredeyim..........dedi
meridyensızleşti...
neydi o toprak
aşkı..
yoktu işte
elimde gözyaşı
tozları toplanır durur
memesi düştü
kyble'nin
saçlarının sarısı
yalandı
siyahtı ve
kıvırcıktı
kedileşti fareyle
masallaşmayınca
düştü
kaplumbağanın sırtından
orta yerine
kılıcın....
sorguçlandı
gözleri
harikaydı yargıç
harikaydı ülkesi
kraliçenin
Alice'in büyüklük
ihtirasının istilasıydı
vatansızlaştı
sınır boyları
derelerde boğuldu
Jack
fasulye ayaklı
masal ifriti
tırmandı üstünden
savaş atları
göklendi taçlar
mahkeme ertelendi
Alice'in saçları
sıyahtı..
kahverengi donlu
şovalyeler masklandı
basıldı masum
çocukluğum
uyudu sanıldı
prenses......
prensin beyaz
atını uydurmuştu Rapunzel...
masallanırken
zaman fasulye ağacında
cüceler düştü
eli kanlı
deli kanlı
çocuklar
kovalanıyordu oyun bahçelerinden
iremleşiyordu
sırça köşkler
Gılgamış sözü aldı
uzandı Heredot
kutsandı topraklar
zaman yoktan eridi
bir avuç kül
serpildi nilden asiye
durdu eriyen susuş
örtüsünün altında
Hypatianın sesi
çınlıyordu taş avlularda
indirdi köklerini
gökten yere vurdu
taşta duran sabır
alev aldı
Alice'in fasulye
saçları yandı
güneş ışıdı
soğuklaştı derim
kıvrıldım yanağına
ağustos böceğinin
mırıldandı sessiz
fındık
faresi" Alice "
dedi
farketmedim
zincirimin ucu
saç örgüsünde
saklı
"tuz ekmekle
saklandı kanın kızıl uğultusu..
tuz ekmeğe
karıştıkca kan
koyulaştı
damar damar oldu
gökyüzünde yıldızlar
soldu
sabahın ilk
ışıkları
soldu memelere
değen ilk dudak
soldu ayva sarısı
soldu karanfilleri
sokakların
soldu
solaktı
sağmaldı
sağaltılmıştı oluk
oluk
ama
sığ değildi..nilin
asiye karıştığı delta.."
Saab
Alice Harikalar
Ülkesinde Lewis Carroll
Ama öyle uzamıştı ki
ayakkabıları bile olmuyordu ona bu duruma çok üzülen Alice ağlamaya başladı. Birden elinde
yelpazesi öbür elinde beyaz eldiveni olan olağanüstü bir tavşan. Tavşan yelpaze
ile eldiveni aceleden düşürdü. Alice’de eldiven eline aldı ki. Tavşanın
peşinden koşmaya başladım ama terledi ve yelpazelendi.
Birde ne görsün
tavşanın eldiveni eline oldu yani boyu kısalmış. Birden bir fare gördü. Bu fare
ile konuşsam mı diye düşündü. Fare ile kaynaşmıştı bile. Baya konuşmuşlardı
fare ile. Birden Alice’nin aklına kedisi Dinah gelmişti. Fare senin kedin mi
var diye sordu. Alice ;
evet sen yoksa kedileri sevmez misin diye sordu; tabi ki sevmem, dedi. Alice ama benim kedim
öyle değildir çok iyidir. Diye sohbet ettiler. Sonra Alice bir evin önünden
geçerken eve uğradı. İçinde bir fındık faresi iki tanede tavşan vardı. Beraber
çay içtiler sohbete daldılar. E tabi bunlar basta Alice’ye sen kimsin diye
sordular. Alice’de anlattı. Alice’den masal istediler ama Alice şuan aklımda anlatacak masal yok. Bu
sefer fındık faresinden masal istediler. Fındık faresi hep uyuklayarak masal
anlatıyordu tabi masal da kendileri gibi acayipti ama masallar böyle olur. E bu
nedenle Alice
her anlattığı kelime için soru buluyordu. Bu bir tartışma haline gelmişti. Tabi
sonra Alice
yoluna devam etti. Sonra Alice’nin yolunda krallık vardı. Birden bir kadın
haykırıyordu. Herkes önünde onu dinliyorlardı. Kraliçe Alice’in varlığını fark
etti. Alice’e sen de kimsin, dedi. Ben burada dolaşıyordum. Birden sizin
haykırışınızı duydum. Kraliçe Alice’in kafasının uçurulmasını emretti. Alice biraz korkmuştu.
Birkaç gün böyle geçti. Sonra Alice yalancı kaplumbağa diye biriyle tanıştı. Bu
kaplumbağa ona hayatını anlattı. Ve Alice’nin de hayatının masalını anlatmasını
istedi.
Ama Alice kendi masalının
biraz karışık olduğunu düşündüğü için anlatmak istemedi. Birden biri mahkeme
var diye seslendi birisi. Çabukça koşarak mahkemeye yetiştiler. Mahkeme çok
karışıktı fareler tavşanlar ve kraliçe kral ve yalancı kaplumbağa ve Alice . Birkaç tartışma
sonrası Alice’ye ablası sesleniyordu sanki. Alice uyan artık elini yüzünü yıkayıp yemeğe
gel. Alice abla
çok değişik bir rüya gördüm. Ablası anlat bakalım Alice hatırladığı kadarıyla anlattı. Ablası
da bence de saçmaymış, dedi.