Tuesday, July 9, 2013

Delilik

Hayatına sonbahar girmişti. Gözleri yaprak döken ağaçlar gibi kupkuru olmuştu, içinde uçuşan kelebeklerin ömrü sona ermişti. Tüm organlarının yeri değişmişti sanki. Beyniyle kalbi, kulaklarıyla dudakları, ruhuyla gözleri yer değişmişti. Hiç bir şey anlamıyordu. Keşiflerinin sonu gelmişti ama o noktayı koyamıyordu. Artık sonumuydu tüm gerçeklerin, bilemiyordu. Tek bildiği bu duyduğu gerçek olamazdı, o deli olamazdı. Nasıl olurdu ki bu! Mantıklı konuşan biriydi, arkadaşları arasında hiç huzursuzluk çıkarmazdı sevildiği bile söylenebilirdi. Hem ailesi de onu çok seviyordu nasıl birden delirirdi ki? Su altındaki hava kabarcığı gibi birden ruhundan patlayabilir mi delilik? ‘İnsanı duyunca bile dehşete düşüren bu şey ruhuna sızmış olabilir miydi? ‘ Hep bunu düşünüyordu. Bir yerden kapılmış virüste değildi ki başkasını suçlasın. Alışamıyordu bu kelimeye, deniyordu, cevabını arıyordu, anlamaya çalışıyordu ama bunu sindiremiyordu. Zehirli bir atık gibi midesine oturmuştu ve çıkaramıyordu bu kelimeyi… öfke saçıyordu gözleri ama kime olduğunu da bilmiyordu bu öfkenin. Şimşeklerle aydınlanmış gözlerinde nem oluşmuştu. Gün doğumuyla anlamıştı artık öfkesinin kime olduğunu onun öfkesi hayataydı. Acımasız, merhametsiz, yalancı hayataydı…
SEVDA DENLİ (2011)