Saturday, March 9, 2013

'Bedel ödemekten korkmayacaksın'



'Eğer bir yazar, toplumunun kanunlarının ya da inançlarının artık geçerli olmadığı sonucuna ulaşmışsa konuşmak onun görevidir'

Necip Mahfuz'un Nobel Edebiyat Ödülü'nü almasından hemen sonra Paris Review'da yayımlanan röportajdan bir bölüm...

Yazar olmanıza neden olan nedir?

El-Manfalouti, Taha Hussein ve El-Aqqad gibi çağdaş yazarlardan etkilenerek okuldayken yazmaya başladım. Bana yazma tutkusunu aşıladılar, öyle ki ikinci sınıfın sonunda fen bölümünden edebiyat bölümüne geçtim.

Yazmaya ne zaman başladınız?

1929'da. Bütün hikâyelerim reddedildi. Salama Musa -Majalla'nın editörü- bana şöyle derdi: "Sende büyük potansiyel var ama henüz orada değilsin." 1939'un Eylül ayında, tarihi hatırlıyorum çünkü İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcıydı, Hitler Polonya'ya saldırıyordu, öykülerimden 'Abath al-Aqdar', Majalla'nın bana yaptığı bir sürpriz olarak yayımlandı. Hayatımın en önemli olaylarından biriydi.

Bu olaydan sonra yazılarınızın yayımlanması daha kolay oldu mu?

Hayır... Gerçi ilk öykünün yayımlanmasının ardından, yazar bir arkadaşım ağabeyinin sahibi olduğu yayın şirketinden bahsetti. Orta karar başarısı olan bir yayın komitesi kurmuşlardı, onlara katıldım. 1943 yılında düzenli olarak çeşitli eserleri yayımlamaya başladık. Her yıl benim öykülerimden birini de yayımlıyorduk.

Ama geçiminizi hiçbir zaman yazmaya dayandırmadınız?

Hayır. Her zaman memurdum. Tam tersine, edebiyata para harcadım. Uzun süre yazdıklarımdan para kazanmadım. Yaklaşık seksen hikâyemi bedavaya yayımlattım. Hatta kurduğumuz yayın komitesine yardımı olsun diye ilk romanlarım için bile para almadım.

Yazdıklarınızdan ne zaman para kazanmaya başladınız?

Kısa öykülerim İngilizce, Fransızca ve Almancaya çevrildiğinde. Özellikle 'Zabalavi' büyük başarı elde etti ve bana diğer bütün hikâyelerimden daha fazla para kazandırdı. Başka bir dile çevrilen ilk romanım Midak Sokağı'ydı. Yayıncı bizi dolandırdığı için ne ben ne de çevirmen paramızı aldık.

Genç Mısırlı yazarlarla temasınız var mı?

Her cuma akşamı Casino Kasr el-Nil'de genç yazarların davetli oldukları toplantılara katılıyorum. Şairler, yazarlar, edebiyatla ilgilenenler... 1971'de hükümet için çalışmayı bıraktığımdan beri arkadaşlarım için daha fazla zamanım var.

1952'yi getiren politik sürecin hayatınızda ne gibi etkileri oldu?

1919 devrimi olduğunda yedi yaşındaydım. Etkilenmiştim, amaçları beni büyülemişti. Tanıdığım herkes Wafd partisi üyesiydi, özgürlük adına kolonileşmeden kurtulmayı savunuyordu. Sonraları politikada daha aktif bir rol oynamaya başladım, Zaghlul Paşha Saad'ın açık bir takipçisi oldum. Ama hiçbir zaman politik bir partinin üyesi olmadım ya da resmi bir komitenin parçası haline gelmedim. Wafd taraftarı olmama karşın parti üyesi olmayı hiç düşünmedim çünkü bir yazar olarak bir parti üyesinin asla sahip olamayacağı mutlak özgürlüğe sahip olmayı istiyordum.

Ya 1952?

Devrim nedeniyle mutluydum. Ne yazık ki demokrasi konusunda fazla bir yararı olmadı.

Nasır döneminden bu yana demokrasi yönünde ilerleme olduğuna inanıyor musunuz?

Evet, elbette, bu konu şüphe götürmez. Nasır zamanında insan duvarlardan bile korkardı. Herkes korkuyordu. Kahvelerde, konuşmaya korkarak otururduk. Evde oturduğumuzda da konuşmaya korkardık. Çocuklarımla devrimden önceki olaylar hakkında konuşmaya korkardım -okula gidip yanlış anlaşılabilecek bir şey söylemelerini istemezdim. Sedat dönemi bize kendimizi biraz daha güvende hissettirdi. Hüsnü Mübarek? Anayasa demokratik olmasa da kendisi demokratikti. Artık düşüncelerimizi dile getirebiliyoruz. Basın özgür. Evde oturup İngiltere'deymiş gibi yüksek sesle konuşabiliriz. Ama anayasanın elden geçirilmeye ihtiyacı var.

Sizce Mısır halkı demokrasiye hazır mı? Nasıl işlediğini anlıyorlar mı?

Bugün Mısır'da insanlar nasıl yiyecek ekmek bulacaklarını düşünüyorlar. Sadece eğitimli olanlar demokrasinin nasıl işlediğini anlıyor. Ailesi olanların bu konuyu tartışmaya ayıracak boş tek bir dakikaları yok, çocuklarına bakabilmek için çalışmak zorundalar.

Bir yazar mutlak özgürlüğe mi sahip olmalı?

Size tam olarak ne düşündüğümü söyleyeyim: Her toplumun korumaya çalıştığı gelenekleri, kanunları ve dini inançları vardır. Zaman zaman değişim isteyen bireyler ortaya çıkar. Toplumun kendini savunmaya hakkı olduğuna inandığım kadar bireyin de karşı çıkmaya hakkı olduğuna inanıyorum. Eğer bir yazar, toplumunun kanunlarının ya da inançlarının artık geçerli olmadığı sonucuna ulaşmışsa konuşmak onun görevidir. Ama bu açıksözlülüğün bedelini ödemeye de hazır olmalıdır. Eğer bedeli ödemek istemiyorsa sessiz kalmayı tercih edebilir. Tarih, düşüncelerini açıkladıkları için hapse giren ya da yakılan insanlarla dolu. Ben her iki tarafı da savunuyorum, ifade özgürlüğünü de, toplumun kendini savunma hakkını da. İşlerin doğal akışı budur.

Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandığınızı öğrendiğinizde ne hissettiniz?

Şaşkınlıkla karışmış bir mutluluk hissettim. Ödülü kazanmayı kesinlikle beklemiyordum. Benim zamanımda Anatole France, Bernard Shaw, Ernest Hemingway ve William Faulkner gibi büyük kalibreli yazarlar bu ödüle aday gösterilirlerdi. Jean-Paul Sartre ve Albert Camus gibi isimler.. Bir gün bir arap yazarın da bu ödülü kazanabileceğinin söylendiğini duyardım ama olacağından şüpheliydim.

Ama Arap yazar Abbas Mahmoud El-Aqqad sizin kazanmanızdan yirmi yıl önce sizi bu ödüle aday göstermemiş miydi? Televizyonda bir röportajda sizin Nobel'i hak ettiğinize inandığını söylemişti.

El-Aqqad her zaman cesur düşünceleri olan bir adam olmuştur.

Nobel'i kazanmak yaşantınızı ve üzerindeki çalıştığınız eserleri etkiledi mi?

Yazmaya devam etmem için beni cesaretlendirdi. Ne yazık ki hayatımın oldukça geç bir döneminde ödülü kazandım. Kişisel yaşantımdaysa Nobel'i kazanmak alışkın olmadığım ve tercih etmeyeceğim bir hayat tarzını bana dayattı. Birçok röportajı ve toplantıyı kabul etmek zorunda kaldım oysa huzur içinde çalışmayı sürdürmeyi tercih ederdim.

Nobel'i kazandığınızdan bu yana hayatınızda olan en önemli olay ne?

1994'te yediğim dayak. (Bir gencin boğazına bıçak dayayarak Mahfuz'un hayatına kastettiği olay. Bu cinayet teşebbüsünden sonra yazarın sağ eli uzun süre felçli kalmıştı.) Olayın korkunçluğunu bir tarafa bırakırsak insanların ilgileri ve desteklerinden çok etkilenmiştim.

Yapıtlarınızın Arap edebiyatına etkisi nasıl oldu?

Bu soruya ancak eleştirmenler yanıt verebilir. Benim eserlerimin Arap edebiyatını etkileyip etkilemediğini tartışmak onların işi. Ama Nobel Ödülü'nü kazanmamın diğer bir etkisi de daha fazla Arap eserinin dünya dillerine çevrilmesi oldu. Bunu özellikle Mısır'da ziyaretime gelen Ruslar'dan ve Frankfurt Kitap Fuarı'na çağırmak için gelen Almanlar'dan duydum. http://dipnotkitap.net/ROMAN/Necib_Mahfuz.htm